1960’lı yıllarda sadece bilgisayarlar arası iletişimi amaçlayan internet, günümüzde hayatımızın vazgeçilmezi olmuş ve birçok konuda yaygınlaşmıştır. Yaygınlaştığı konulardan biri de, özellikle çocuklara ve gençlere hitap eden oyun oynama alanıdır. Öyle ki, çocuklarımız ve gençlerimiz boş vakitlerinin çoğunu internette gezinerek veya oyun oynayarak harcıyorlar. Dışardan bakıldığında sadece güzel vakit geçirme gibi masum bir durum gibi görünen internetten oyun oynama olgusu, gerçekte bu kadar masum mudur?

 

Çocuklarımızı ve gençlerimizin sağlığını olumsuz yönden etkiliyor mu? Gelin bu soruların cevabını uzmanlarından alalım. Hayatımızdaki hemen hemen her şeyde geçerli bir bakış açısıyla ilgili bir atasözümüz vardır: “Çoğu zarar, azı karar”. Bu bakış açısının temel mantığı, hiçbir şeyde aşırıya gidilmemesi gerektiğidir. İnternette oyun oynama ile ilgili de eğer bu temel mantığın aksine hareket edilirse, internette oyun oynama alışkanlığı, ne yazık ki, internette oyun oynama bozukluğuna dönüşüyor. Peki, ne kadar oyun oynuyorsak bu alışkanlığımız bozukluğa dönüşmüş demektir? Bu bozukluğun belirtileri nelerdir?

 

Günde 8-10, haftada en az 30 saat oyun oynuyorsanız, bilmelisiniz ki alışkanlığınız çok kolay bir şekilde bozukluğa dönüşebilir. Bu kadar uzun ve yoğun oyun oynama davranışı sonucunda, oyun oynama üzerindeki oto denetiminizi çok kolay yitirebilir ve bu sürelerin çok çok daha uzamasına neden olabilirsiniz. İşin kötü yanı, bu dönüşümü fark edemeyebilir ve sizi uyaran kişilerin iddialarını kabul etmeyebilirsiniz. Örneğin, eğer birileri sizin bu kadar uzun süre oyun oynamanıza engel olmak istediğinde ajitasyon yapıyorsanız veya öfke ile tepki veriyorsanız, internette oyun oynama bozukluğunun ilk belirtilerini göstermeye başlamış olabilirsiniz. Bunun yanı sıra, okul, ev ve işle ilgili sorumluluklarınızı aksatmaya ve yakın ilişkilerinizi ihmal etmeye başlamışsanız bu alışkanlığınız tam anlamıyla bozukluğa dönüşmeye başlamıştır diyebiliriz. Bir de, yemek yemeyi unutma ve uykuyu erteleme gibi bir dizi bilişsel ve davranışsal belirtileriniz varsa durum ciddi olabilir.

Uzmanlar, İnternet Oyun Oynama Bozukluğu (İOOB) için 9 adet tanı kriteri belirlemiştir:

1. Oyun üzerine aşırı derecede kafa yormak (Bir sonraki oyunu sabırsızlıkla beklemek, oyunun temel aktivite olması),
2. Oyun oynamadığında ortaya çıkan yoksunluk, gerginlik, endişe, kızgınlık ya da üzüntü belirtileri,
3. İnternet oyunlarına giderek artan miktarda zaman ayırma ihtiyacı,
4. Oyun oynamayı azaltma, kontrol altına alma veya bırakma girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması,
5. Oyun için yemek yemek, uyumak, vb. diğer aktivitelerden vazgeçmek,
6. Yol açtığı psiko-sosyal sorunların bilinmesine rağmen oyun oynamayı sürdürmek,
7. Oyun hakkında aile üyelerine, terapistine ya da başkalarına yalan söylemek,
8. Umutsuzluk, suçluluk, kaygı gibi olumsuz duygu durumlarından kurtulmak için oyun oynamak,
9. Aşırı oyun oynama yüzünden önemli bir ilişkiyi, işi, eğitimi, ya da mesleği ile ilgili fırsatları tehlikeye atmak ya da kaybetmek. Tabi ki, bu bozukluğu yaşayan herkes bütün bu tanıların hepsini birden gösterecek diye bir durum yok.

Uzmanlar, İOOB (İnternet Oyun Oynama Bozukluğu) tanısı koymak için, son 12 ayda bu 9 kriterden en az 5 kriterin karşılanması gerektiğini belirtmişlerdir. Ayrıca uzmanların genel kanısı; dikkat problemleri, yetersiz sosyal beceriler ve depresyonun İOOB’yi tetikleyebileceği; eşlik eden depresyon, endişe, sosyal fobi ve dikkat problemlerinin bozukluğu kötüleştirebileceği yönündedir. Sonuç olarak, günümüzde internet kullanımını tamamen yasaklamak kesinlikle bir çözüm değil. Bunun yerine, teknolojinin daha etkin ve amaca yönelik kullanımıyla ilgili insanlar eğitilmelidir.

Ev içerisinde ebeveynler, bilgisayarı ortak kullanılan bir odada bulundurabilir ve bu sayede çocuğun internet kullanım süresini, kullanım şeklini daha kolay denetleyebilecekleri gibi, çocuğun özdenetimi de artabilir. Aldığınız tüm önlemlere rağmen, eğer yukarıda belirtilen tanı kriterlerini karşılıyorsanız veya etrafınızdan birileri sizde bu belirtilerin olduğunu söylüyor veya etrafınızdan birilerinde (özellikle çocuklarınızda) bu belirtileri görüyorsanız, geç kalmadan bir doktora başvurmalısınız. Sağlıcakla kalmanız dileğiyle…

Kaynakça:
Bilim.org

Aykut Sarıtaş