Diyaliz Nedir? Diyaliz Hangi Durumlarda Tercih Edilir?

Diyaliz Nedir?

Böbrek kalp tarafından pompalanmakta olan kanı glomerülden deyim yerinde ise filtreden geçirip ardından idrar oluşur. Böbrek bu filtreden geçirdiği zehirli maddeleri, vücutta bulunan atıkları ve fazla olan su miktarını idrar yolu ile dışarıya atmaktadır. Diyalizde filtrasyon görevini yapmayan %80 civarında işlevinin kaybeden böbreklerin görevini üstlenmektedir. Böbreklerin yalnızca vücutta filtreleme görevi gördüğünü söylemek yanlış olur çünkü; böbrekten salgılanan renin hormonu sayesinde vücuttaki kan basıncı dengelenmektedir ayrıca eritropoetin hormonu ile de kan hücreleri üretimini sağlamaktadır bunun yanında vücuttaki kalsiyum ve fosfor dengesinin düzenlenmesini sağlamaktadır bu sebepten kemik bolizması konusunda da oldukça büyük yere sahiptir.

Diyaliz tedavisi iki kısım da uygulanmaktadır. Bunlar hemodiyaliz ve periton diyalizi.

Hemodiyaliz: Hemodiyaliz de hastanın kanını damardan alıp hemodiyalize özel kullanılan makinalar aracılığı ile kanı temizleyip hastaya geri verilmesi işlemidir.

Periton Diyalizi: Hastanın abdomen boşluğuna enjekte edilen sıvıya atık maddelerin geçmesi ardından enjekte edilen bu sıvının abdomen boşluğundan boşaltılması esasına dayanmaktadır. Periton diyalizi için herhangi bir makinasal işleme ihtiyaç yoktur.

Diyaliz Tedavisi Gerekmekte Olan Hastalar

  • Böbrek fonksiyonunun büyük bir bölümünü kaybeden hastaların diyalize tabi olması gerekmektedir.
  • Böbrek yetmezliğinden kaynaklanan tedavi ile önlem alınılamayan kusma sorunu,
  • Böbrek yetmezliği sonucu oluşan bilinçte oluşan bulanıklık sorunu,
  • Tedavi sonucu oluşan vücuttaki sıvı oranında normal seviyeden fazlalık olması durumu,
  • Hemodiyaliz uygulaması yapılmadan önce bir hazırlık aşamasından geçirilmektedir. Belirttiğim gibi hasta kanı damardan alınılarak makinaya verildiği için damar yolunun da büyük olması gerekmektedir. Bu sebepten dolayı diyaliz işlemi uygulanılacak olan hastanın atardamarı ve toplardamarı cerrahi işlem ile birleştirilmektedir bu işleme Arterio- Venöz Fistülü adı verilmektedir. Ancak acil olarak uygulanması gerekmekte ise bu işlem beklenilmeksizin damar içi Kateterizasyon işlemi uygulanmaktadır.

Böbrek Yetmezliği Belirtileri

  • Böbrek yetmezliği belirtileri kendini böbrekte %80 oran ile fonksiyon kaybı oluştuğu takdir de kendini belli eder.
  • İdrar Miktarı, İdrara çıkma sıklığı, İdrarın görünümü en önemli etkendir sağlıklı bir bireyde günlük idrar miktarı 0,5 litre idrar yeterli kabul görülmektedir. Ancak kişinin su tüketimine bağlı olarak bu durum değişmektedir. Su tüketimi ne kadar artar ise paralel olarak idrara çıkma oranı da artmaktadır.
  • Gece uyur iken nadir olarak idrara çıkılır bunun nedeni ise vücudumuzun salgıladığı hormondan kaynaklanmaktadır.
  • Ayrıca aniden geceleri idrara çıkma isteği arttıysa böbreğin idrar üretiminde sorun olabilir hekim muayenesine tabi olmanızı öneririz.
  • İdrarın rengi vücuttaki sıvı ile alakalı açık da olabilir koyu da olabilir lakin idrar da kan görülme olayı böbrekte hastalık olduğunun işaretidir. Ayrıca idrara çıkarken ağrı oluşuyor ise ve çıkma sıklığı oldukça artmakta ise idrar yollarınızda iltihaplanma oluşmuş olabilir.
  • Vücutta şişlik: Vücutta şişlik yani tıp dilinde ödem var ise bir şeylerin iyi gitmediği göstergesidir muhtemelen böbrekte oluşan bir hastalığın habercisidir peki bu ödem nerelerde oluşabilir. Öncelikle göz çevresinde ödem oluşmaktadır ardından yüz bölgesinde, abdominal bölgede, bacaklar ve son olarak uyluk kısmında görülebilir ödemlerden hepsi veya da bir tanesi de görülebilir.
  • Ağrı
  • Vücutta böğür diye kastedilen yerde ağrı oluşabilir bunun dışında karın veya da kasık bölgelerinde ağrı oluşabilir bu yalnızca böbrek yetmezliği habercisi değildir elbette böbrekte oluşan taşlar veya da idarar yollarının enfeksiyon oluşumu da ağrıya neden olabilmektedir.
  • Böbrek yetmezliğinde idrar testi veya da idrardan kültür alarak tespit edilir ardından kandaki böbreğin üretmiş olduğu hormonların testi yapılarak daha kesin halde teşhis konulabilir.

Göz Atın!

Behçet Hastalığı Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Korunma Yolları ve Tedavisi

İlk olarak 1937 yılında tanımlanan Behçet hastalığı, ağız, göz, genital bölge başta olmak üzere, vücudun bazı yerlerinde oluşan iltihaplanmadır. Adını tanımlayıcısı Dr. Hulusi Behçet'ten alan hastalık toplumun büyük bölümünde görülmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir